Unutulma Hakkı

3 yıl önce 30.11.2020 15:31

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KAPSAMINDA

TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI

UNUTULMA HAKKI

 

GİRİŞ

Bireyin özel hayatının korunması hakkı, ilk insanın ortaya çıkmasından başlayarak, günümüze uzanan süreç ile ilgili olarak giderek artan öneme sahip olmuştur. Mahrumiyet hakkı, temel hak ve özgürlükler başlığında en önemli bir hak olarak güvence altına alınmıştır. Mahrumiyet hakkı ile çelişen bazı haklar da vardır. Bunlara örnek verirsek; kanunun haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü haklarıdır. Çağın ortaya çıkardığı teknolojik gelişmelerle birlikte bireylere ait olan her türlü şahsi bilgilerin, bazen rızaya dayalı bazen de bazı zorunluluklardan ötürü kurumsal alanda veya özel sektörlerle paylaşılması söz konusu olmaktadır. Özellikle teknolojinin hızla ilerlemesi ve internetin yaygınlaşması nedeniyle kişilerle ilgili bilgilerin çoğalması ve internet yoluyla bu bilgilere erişimin çok kolaylaşması, kişisel verilerin hukuka aykırı biçimde yetkisiz ve çoğu zaman kötü niyetli kişilerin eline geçmesine neden olmuş, böylece kişilerin özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak alenileşmesi korkusu ortaya çıkmıştır[1]. Bu tür durumda kişisel bilgilerin korunması ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Kişisel verilerin üçüncü kişiler ya da kamuyla paylaşılması durumunda bireyin mahrumiyet hakkı, ifade özgürlüğü ve kamunun haber alma özgürlüğü karşı karşıya gelir. Bu tür haklar arasında meydana gelen bu çatışmalarda, bu dengenin sağlanması ve hangi hakka, hangi durumlarda üstünlük tanınacağı önem arz etmektedir. Bireyin unutulma hakkı ile ifade özgürlüğü ve kamunun haber alma hakları ihtilafında denge sağlanmalıdır. Bireyin temel hak ve özgürlüklerinden biri olan unutulma hakkının hukuk devleti ilkesi doğrultusunda güvence altına alınması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bireylerin unutulma hakkını daha daha geniş anlayabilmemiz için unutulma hakkıyla bağlantılı olan kişisel verilerin de ne olduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü kişisel veriler, bireylere unutulma hakkı tanımaktadır.

 

Kişisel Veri Kavramı

İnsanın varlığından kaynaklanan, kişiliğine ait bilgiler(kişinin adı, kimlikbilgileri, medeni durumu vb…) ve teknolojinin gelişmesiyle insanın modern toplumda yer alması nedeniyle kendisine verilen ya da çeşitli hizmetlere ulaşmasında kullandığı bilgiler( banka hesap numarası, telefonnumarası, elektronik posta adresi vb…) kişisel veri olarak kabul edilmektedir[2].Kişisel veri kavramının tanımına ilişkin ulusal hukukumuzda ve uluslar arası hukukta mutabık olunan bir tanım bulunmamaktadır çeşitli şekilde tanımlamışlardır. Uluslararası hukukta 28.01.1981 tarihli ve 108 numaralı ‘’Kişisel nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme"nin[3] 2. maddesinde "Kişisel nitelikteki veriler; kimliği belirtilen veya belirtilebilen gerçek kişiyle ilgili tüm bilgileri ifade eder" şeklinde tanımlanmıştır. Avrupa Birliği'nin(AB) 95/46/EC sayılı Direktifi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) "Kişisel Verilerin Korunması Rehber İlkeleri"[4] gibi birçok uluslararası metinde de benzer tanımlar yapılmıştır.

Türk hukukunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK 135. Maddesinin gerekçesinde; "Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi, kişisel veri olarak kabul edilmelidir. Söz konusu suç tanımında kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayırım gözetilmemiştir" şeklinde bir tanımlamada bulunulmuştur. 2010 Anayasa değişikliği ile Anayasa'nın  20. maddesine eklenen 3. fıkra uyarınca çıkarılan 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun 3. maddesinde bu konudaki uluslararası metinlerle uyumlu bir biçimde; "Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi" kişisel veri olarak nitelendirilmiştir. 2008 tarihli Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarısı'nda[5] "Belirli veya kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel kişilere ilişkin bütün bilgiler" şeklinde, diğerlerinden yararlanılarak yapılmış daha geniş bir tanım yer almaktaydı. Bu tasarıda hem gerçek hem de tüzel kişiler hakkındaki bilgiler kişisel veri olarak kabul edilmişken, diğer tanımlarda sadece gerçek kişiler hakkındaki bilgiler kişisel veri olarak kabul edilmiştir. Kişisel veri kavramı Türk hukukunda birçok yargı kararına da konu olmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun(CGK) güncel bir kararında "…kişinin; Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı, doğum tarihi, doğum yeri, nüfusa kayıtlı olunan yer (İl, İlçe, mahalle veya köy), anne ve baba adı, medeni hali (Evli, bekâr, boşanmış), nüfusa kayıtlı olduğu cilt ve aile sıra no, kan grubu, evlenme tarihi, boşanma tarihi ve mahkeme kararı bilgileri, adı-soyadı veya diğer kayıt düzeltmeleri, vatandaşlıktan çıkarılma bilgileri, evlatlık ilişkisi, adresi, dini, bitirilen okullar (ilk-orta-yüksek), hastalıkları, hastalıkları ile ilgili tahlil sonuçları (DNA bilgileri), mali durumu (servet, aldığı ücretler), ahlaki eğilimleri, zaafları, çevre ile ilişkileri, hatıra, anı ve günlükle ilgili defterindeki bilgileri, siyası görüşü (oy verdiği partiler, üye olduğu dernekler), alışkanlıkları, sevdiği kitaplar veya gazeteler, alışveriş eğilimleri, vergi numarası, e posta adresi ve şifresi, banka bilgileri, bilgisayarının IP numarası, emeklilik ve kurum sicil numarası, aldığı ödüller, parmak izi, avuç içi izleri, mektupları, yazıları, kitapları, telefon numaraları, mesajları, fiziki kimliği (boy, kilo, engellilik durumu, ten rengi, göz rengi, saç rengi ve şekli, sesi, genel görünüm, ayak ve beden numarası ve çok daha fazla bilgi kişisel veri kapsamında değerlendirilebilecektir…"(CGK 17.06.2014, 2012/12-1510 E, 2014/331 K.) şeklinde örneklendirmek suretiyle kişisel verinin ne olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. Kara Avrupasında kişisel veriye ilişkin bir çok tanım yapılmıştır ancak günümüz bilim ve teknolojisinin gelişmesi sebebiyle kişilerin bilgileri farklı şekillerde kaydedilebilinir olduğundan,Yargıtayın bu tanımı daha genişletmek mümkündür. Yani sadece Yargıtayın, bu tanımda açıkladığı kişisel veri kavramını dar düşünmemek gerekir.

UNUTULMA HAKKI KAVRAMI ve ORTAYA ÇIKIŞI

Kişisel verilerin korunması hakkı ile unutulma hakkı birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Unutulma hakkı, kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hak özünde, bireyin onurlu yaşaması, kimliğini serbestçe geliştirebilmesi, bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilmesi, geçmişte kaydedilen verilerinin aleyhine kullanılmasını bu verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmesini amaçlamaktadır. Kişiler, kişisel verilerini internet ortamında bir kez paylaşınca bu veriler kayırt altına alınır. Kaydedilen bu veriler, bilişim teknolojisinin gelişmesi nedeniyle bazı durumlarda 3.kişiler tarafından veri sahibinin rızası dışında kullanılıp, bazı aleni yerlerde gösterilebilmektedir. Bu bilgiler, bireyin mahremiyetini oluşturur. Bu bilgilerin bireyiz rızası dışında kaydedilip kullanılması sonucu, kişisel verilerin korunması hakkı olan ‘’unutulma hakkı’’ kavramını ortaya çıkarmıştır."Unutulma hakkı", dijital hafızada yer alan bireylere ait rahatsız edici her türlü kişisel içeriğin, yine bireylerin talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması, silinmesi olarak tanımlanmıştır[6].Unutulma hakkı, bireyin geçmişi ile geleceği arasındaki hayatını serbestçe şekillendirip, kişisel verilerini özgürce kullanıp, kullandırmama, istediği zaman paylaşıp istemediğinde kaldırma gibi doğal haklara sahip olduğunu gösteren haktır. Bireyler, kişisel verilerinin şahıslarına yönelik olumsuz etkiler doğurabileceği düşüncesiyle bu verilerin silinmesini, ortadan kaldırılmasını isteyebilmektedirler.

Unutulma hakkı,bireyi,ulusal ve uluslararası dijital dünyasında her türlü kişisel verisinin korunmasını sağlayan bir haktır. Bu hak, bireyin geçmişindeki belirli yönlerinin mümkün olamayacak şekilde önlemler alınmasını gerektirir. Bireyin, kendihayatına, mahremiyetine ilişkin kişisel verilerini kaydeden kişiye bunların silinmesini istemesi halinde bu verileri kaydeden kişinin bunları silme yükümlüğü altındadır.

Bireyin, kişiliğinin yansıması olarak kabul edilen yaşam alanı[7] içerisinde özel hayatı da bulunmaktadır. İnsan bir yönüyle herkese açık olan topluma katılma duygusunu ve diğer yönden toplumdan uzaklaşma arzusuyla kendine özgü özel ve gizli alanında yaşama isteğini taşımaktadır[8].Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı’nın, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da içerdiği anlamı çıkmaktadır.

Unutulma hakkına yönelik çalışmalar Avrupa’da 2010’lu yıllarda başlamış. Çünkü, teknolojik gelişmeler neticesinde bilgilerin, artık küresel boyutta paylaşılması kolaylaşmış, sadece ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde de kişisel verilerin korunması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.Bu nedenle Birlemiş Milletler (BM), Avrupa Konseyi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü/Organization for Economic Corporation and Development(OECD) gibi uluslararası kuruluşların kişisel verilerin korunmasına yönelik uluslararası düzeyde kurallar belirlediği görülmektedir[9]. Unutulma hakkına yönelik kanun çalışmaları ilk olarak Fransa’da 2010 yılında, internette unutulma hakkının oluşturulmasıyla başlamıştır. Kanun teklifi, ilgilinin isteği veya makul bir süreden sonra e-mail ve telefon mesajlarının tamamıyla yok edilmesi konusunda internet ve telefon firmalarına yükümlülük getirilmiştir, detaylı bilgi için bkz[10].Unutulma hakkı üzerindeki tartışmaların, AB Komisyonu'nun 25 Ocak 2012 tarihli 95/46/EC sayılı Kişisel Verilerin Korunması Direktifinin yeniden gözden geçirilmesi ve üye devletlerin iç hukuklarında doğrudan uygulama bulacak şekilde değiştirilmesi yönündeki önerisinin ardından arttığı görülmektedir. Değişiklik önerisi teknolojideki gelişmelere uygun bir biçimde 95/46/EC sayılı Direktif'in yerine geçmek üzere, kişisel verilerin kullanımına ilişkin olarak bireylerin mahremiyetlerinin korunmasına odaklanmıştır[11]. Bununla amaçlanan, kişisel verilerin cezai suç olarak işleyenler hakkında yaptırım uygulamak, özel hayatın gizliliği hakkına tam koruma sağlamaktır.

AB komisyonu tarafından da unutulma hakkına yönelik çalışmalar başlatmıştır. Unutulma ve silinme başlığı altında, kişisel verilerin amaçları doğrultusunda işlenmemesi halinde silinmesi gerektiğine yönelik koruma amaçlamıştır. AB komisyonu tarafından bu hak bir tasarı şeklinde ilk defa gündeme getirilmiştir. Bu önerge henüz yürürlülük kazanmadan, ABAD tarafından verilen bir kararla ilk kez unutulma hakkı, hukuki bir temele dayandırılmış, bu konuda içtihat oluşturmuş. ABAD[12],ın amacı; AB hukukunun Avrupa Birliği içerisinde eşit, yeknesak yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Unutulma hakkına ilişkin olarak, ABAD’ın kararına esas teşkil eden dava, internet kullanıcısının arama motoru olan Google da Gonzalez isimli avukatın adını girdiğinde, La Vanguardia adında günlük bir gazetenin 19 Ocak ve 9 Mart 1988 tarihli iki sayfasına link vermektedir yani o sayfaya yönlendirmekte. Bu sayfada Gonzalez’in sosyal güvenlik borçlarını ödemediği, borçların ödenmesi için hakkında yapılan haciz işlemleriyle ilgili  bilgiler yer almaktadır. Gonzalez, kendisiyle ilgili bilgilerin bir daha ulaşılamayacak bir şekilde kaldırılıp silinmesini talep etmiştir. Aynı zamanda kendisine yönelik haciz işlemlerinin de yıllar önce olan bir durum olduğunu, o sorunların halledildiği ve benimle anılan bu kişisel verilerin tamamen artık ilgisiz olduğunu, bu verilerin ortadan kaldırılmasını,silinmesini,arama motorlarında ve La Vanguardia gazetesinde artık görülmemesi gerektiği istemiyle, 95/46/EC sayılı Direktif uyarınca "İspanyol Veri Koruma Kurumu'na (İVKK)" şikayette bulunmuştur[13]. İVKK, bu bilgileirn kişisel veri olduğunu, veri sahibinin talep etmesi sonucu bunların kaldırılıp yok edilmesi konusunda sorumlu olduklarını savunarak, Google İspanya ve Google Inc şirketi hakkında şikayetleri kabul etmiştir. Google İspanya ve Google Inc şirketleri de bu karara karşı "İspanya Ulusal Mahkemesi" nezdinde dava açmıştır. İspanya Yüksek Ulusal Mahkemesi bu davaları birleştirmiş ve konu hakkında görüş bildirmesi için davayı ABAD'a taşımıştır. ABAD, unutulma hakkına ilişkin kararını, 95/46/EC sayılı Direktif'in ilgili hükümlerine dayanarak almıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz,( Aydın Akgül TBB Dergisi, Kişisel Verilerin KorunmasındaYeni Bir Hak: “UNUTULMA HAKKI” VE AB ADALET DİVANI’NIN “GOOGLE KARARI, Çalışması sf; 30 vd. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2015-116-1440)

ABAD’ın bu kararı, bireylerin sahip olduğu kişisel veriler eşiğinde unutulma hakkında öncülük teşkil etmekte ve bu hakkı hukuki çerçevede güvence altına alınmasını sağlamıştır.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU'NUN UNUTULMA HAKKINA İLİŞKİN KARARI

Yargıtay incelemesine konu olan davada[14], davacı 2006 yılında gerçekleşen mağduru olduğu cinsel saldırı eylemi nedeniyle şikayetçi olmuş, yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemece verilen karar 2009 yılında Yargıtay tarafından onanmıştır. Mağdur davacı gerek hazırlık gerekse de yargılama aşamasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmaksızın 2010 yılında yayınlanan bir kitapta yer almıştır. Davacı bir ceza hukuku kitabında isminin rumuzlanmaksızın aynen kullanılması üzerine kişilik haklarının ihlal edildiği ve bu nedenle manevi zarara uğradığı iddiasıyla tazminat davası açmış; yerel mahkeme rumuzlanmaksızın kişinin ismine bir kitapta yer verilmesinin kişilik haklarını zedelediğini gerekçesiyle manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise davacının isminin rumuzlanmaksızın yayınlandığı kitabın bilimsel nitelikli bir çalışma olduğunu, kamuya açık hale gelen Yargıtay kararının bilimsel çalışma ürünü olan kitapta olduğu gibi yer almasının kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceğinden davalıların sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddedilmesi gerektiğine, bu nedenle yerel mahkemenin kararının bozulmasına karar vermiştir[15]. Dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda; yerel mahkeme önceki gerekçelerine dayanarak kararında direnmiştir. Direnme nedeniyle dava Hukuk Genel Kurulu(HGK) önüne gelmiş; HGK yaptığı inceleme sonucunda davacının durumunu unutulma hakkı çerçevesinde değerlendirmiştir.

 

 

SONUÇ

Özel hayatın gizliliği hakkı gerek ulusal hukukta gerek uluslararası hukukta korunan temel bir haktır. Bu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (m. 8), Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nde (m. 17) , İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde (m. 12) ve 1982 Anayasası'nın 20. maddesinde güvence altına alınmıştır.Anayasanın 20. maddesinin 3. fıkrasında "Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişininkendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." denilerek, kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulmuştur.Bireylere ilişkin belirli veya belirlenebilir nitelikteki her türlü bilgi kişisel veri olarak tanımlanmaktadır. Çağın getirdiği teknolojik gelişmelerle kişilere ilişkin kişisel veriler, kolayca elde edilebilip işlenebilir. İşlenmesi için çok da çaba sarf etmeye gerek kalmadan internette tıkladığımızda bile verilerimiz kolayca işlenebilmektedir. Bu bilgiler, kişilerin rızası dışında kaydedilip başkaları tarafından kullanılıp, temel hak ve özgürlükler kategorisinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının en temel hak ihlalini teşkil etmektedir. Aslında teknolojik gelişmeler insan yaşamını kolaylaştırdığı gibi olumlu yönleriyle birlikte, olumsuz olarak da kişilerin mahremiyetini ihlal etmektedir bu da ‘’unutulma hakkı’’ adıyla yeni bir hakkın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu hak, kişisel verilerin korunması hakkıyla bir bütün olarak birlikte ele alınması gerekir. Çünkü; hem unutulma hakkının hem de kişisel verilerin korunması hakkının temel amacı, bireyin onurlu yaşamasını, kişiliğini serbestçe geliştirmesi, kişisel verilerin üzerinde özgürce tasarrufta bulunma( kişisel verilerin, amaçları doğrultusunda kullanılıp, kullanılmadığınıöğrenme, gerektiğinde silinmesini talep etme) gayesi yatmaktadır.

Unutulma hakkı yoluyla birey, internet ortamında bulunan, başkalarının bilinmesini istemediği ismi,fotoğrafı,kişisel bilgilerini bir daha erişilmeyecek biçiminde silinmesini sağlayabilmektedir. Yani,birey internet ortamında geçmişine ait her türlü bilginin silinmesini isteyebilmektedir. Unutulma hakkı ile amaçlanan, bireyin özel hayatına ilişkin verilerinin 3.kişiler tarafından bilinmemesidir. Bu hak ile, özel hayatın gizliliğinin korunmasına hizmet edilmektedir. Kişisel verilerin korunmasına yönelik yasal düzenleme çalışmaları, unutulma hakkına yönelik yasal düzenleme çalışmalarından daha eskiye dayanmaktadır. İnternette, sosyal medyalarda yer alan kişilerin izni dışındaki bilgileri, gereksiz yere ve uzun süre tutulabilmektedir bu da unutulma hakkının ihlaline yol açmaktadır.

5237 sayılı TCK'nin "Kişilere Karşı Suçlar" kısmının dokuzuncu bölümünde (132-140. maddeleri) "Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar" düzenlenmiştir. TCK'nin 134. maddesinde özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır. TCK'nin 135-139. maddelerinde kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı yollarla ele geçirme ve yayma eylemleri suç olarak düzenlenmiş olup suçun konusunu kişisel veriler oluşturmaktadır. Söz konusu suç tanımında kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayrım gözetilmemiştir. Bunun sonucu olarak ilgili maddelerde kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, ele geçirilmesi, yayılması, yayılan verilerin ise yok edilmemesi yani unutulma hakkının ihlal edilmesi halinde başvurulacak olan müeyyidelerin düzenlendiği görülmektedir. Her ne kadar unutulma hakkına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmasa da bu maddeler unutulma hakkının ihlaline ilişkin sonuç doğurabilecek niteliktedir. Özetle, unutulma hakkının bizim hukukumuzdaki durumuna baktığımızda TCK, TTK, TMK, TBK, FSEK ve 5651 s. Kanunda (İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun) yer alan düzenlemelere başvurarak unutulma hakkının sonuçlarına benzer sonuçların elde edilmesi mümkünse de bu kanunlar aracılıyla sağlanan korumanın unutulma hakkının sağladığı koruma kadar yeterli olmayacağı açıktır. Kişisel Verilerin Korunması Kanununda ise unutulma hakkına ilişkin açık bir düzenleme bulunmayıp, kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesine ilişkin 7. maddesi çerçevesinde gerçekleştirilecek talepler sonuçları itibariyle unutulma hakkına benzer olabilecektir.

Unutulma hakkı, hem gerçek hem de kamu tüzel kişilerin sahip olduğu en temel haktır. Bu hak yalnızca internet ortamında değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel veriler de bu hakkın ihlaline yol açmaktadır. Kısaca; İnsanlar doğası gereği merak duygusuna ve başkaları hakkında bilgi edinme isteğine sahiptir. Bu bilgilere sahip olmak ya da öğrenmek insanlığın ortaya çıkışından itibaren günümüze kadar hasıl olmuştur. Çağın ortaya çıkardığı, teknolojik gelişmelere ve bilimin bu derecede ilerlemesi sonucu bireylerin mahrumiyet hakkı tehlike içinde olduğunu göstermektedir. Teknolojinin gelişmesi doğrultusunda kişisel veriler kamuyla veya özel kişilerce rahatça bir şekilde paylaşılabilir seviyeye gelmiştir. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda kişisel verilerin korunması tartışması ortaya çıkmıştır. Gerçekten bireyler, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına, bu bilgilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkına veya rızaları doğrultusunda kaydedilip kaydedilmediğini sorgulama hakkını ortaya çıkarmıştır. Bireyin bu hakları da anayasa tarafından kişisel verilerin silinme hakkı “unutulma hakkı” olarak değerlendirmek pek de yanlış olmaması gerek.

 

                                                                                                                                           Avukat Mesut Bıçak



[1] Volkan Sırabaşı, Internet ve Radyo-Televizyon Aracılığıyla Kişilik Haklarına Tecavüz, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2007, s.193-194.

[2] Murat Volkan Dülger,Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayınevi, 4.Bası,Ankara,2014,sf:577

[3] http://www.coe.int/en/web/conventions/full-list/-/conventions/treaty/108 (Erişim Tarihi: 03.01.2016)

[4] http://www.oecd.org/internet/ieconomy/oecdguidelinesontheprotectionofprivacyandtrans borderflowsofpersonaldata.htm (Erişim Tarihi: 03.01.2016),

[5] 22.4.2008 tarihinde TBMM'ye gönderilen tasarı metni için bkz. http://www2.tbmm.gov.tr/d23/1/1-0576.pdf (Erişim Tarihi: 02.01.2016)

[6]Gülener, S., "Dijital Hafızadan Silinmeyi İstemek: Temel Bir İnsan Hakkı Olarak 'Unutulma Hakkı'", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y. 2012, Sa. 102, s. 226.

[7]Mustafa Dural, Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, Filiz Kitabevi, 3. Bası, İstanbul 1987, s.142

[8]Yusuf Ziya Polater, Türk Hukukunda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması, Adalet Yayınları, Ankara 2010, s.5.

[9]Dr.Aydın Akgül, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Kişisel Verilerin Korunması, 1.Bs s.346. 2014 Beta Yayınları

[10]Bilişim çağının ortaya çıkardığı temel bir insan hakkı olarak unutulma hakkı,http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/2150/22268.pdf, Hasan Elmalıca

[11]Tekin, N., "Kişisel Verilerin Korunması İle İlgili Türkiye'deki Kanun Tasarısının Avrupa Birliği Veri Koruma Direktifi Işığında Değerlendirilmesi", Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 4(4), 2014, s. 243. ( Erişim: http://dergipark.ulakbim.gov.tr/mdergi/article/view/5000145760/5000133088 )

[12] Avrupa Birliği içerisinde en üst mahkemedir,Avrupa Birliği Adalet Divanı

[13]Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın (ABAD) 13.05.2014 tarih ve C-131/12 sayılı kararı, çeviren, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bedii KAYA (file:///C:/Users/hamzak/Downloads/8095c-81cab-cf0bd-f94d5.pdf)

[14]Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.06.2015, 2014/4-56 E, 2015/1679 K. sayılı kararı.( http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-4-56.htm )

[15] Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 03.07.2013, 2013/6256 E, 2013/1282 K. sayılı kararı.

Hizmetlerimizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanıyoruz. Avukatara.com'u kullanarak çerezlere izin vermiş olursunuz. Çerez politikamız için tıklayın. Kapat